4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca evlilik ancak resmi nikahın varlığı halinde kurulmuş sayılmaktadır. Bu nedenledir ki Medeni Kanun ile tanınan ve evlilik devam ederken eşlere yüklenen sorumluluklar ile evliliğin sona ermesi halinde doğan sonuçlar ve elde edilecek hakların talep edilebilirliği ancak resmi nikahın bulunması durumunda söz konusu olmaktadır. Bu durum ülkemizde dini nikah veya imam nikahı olarak adlandırılan ancak hukuken geçerliliği olmayan şekillerde görülebilmekle birlikte çiftler herhangi bir şekilde resmi nikah yapmaksızın birlikte bir yaşam sürebilmektedirler. Bu birliktelikler devam ederken çiftlerin çocuğu olması halinde bu çocuklar hukuk sistemimizde evlilik dışı çocuk olarak kabul edilirler.
Evlilik Dışı Çocukların Durumu
İşte, evlilik dışı çocuk hakkında ayrıntılar! Resmi nikah ile evli olan bir çiftin evlilik birliği devam ederken bir çocuklarının olması durumunda bu çocuk evlilik birliği içinde doğmuş olduğu için koca, kendiliğinden çocuğun babası sayılmaktadır. Aksi bir iddianın söz konusu olması durumunda soy bağının reddi davası açılarak bu iddianın kanıtlanması gerekmektedir.
Çocuğun evlilik dışı meydana gelmesi halinde ise tanıma yolu ile çocuk ile baba arasında ilişki kurulabilir. Şayet çocuğun başka bir erkekle soy bağı bulunuyorsa bu soy bağı geçersiz hale getirilmedikçe tanımanın gerçekleşmesi mümkün olmaz.
Tanıma işleminin de iptali mümkün olabilecektir. İptal davasının anne ve çocuğa karşı açılması gerekir. İptali gerektiren olayın meydana gelmesi yahut durumun öğrenilmesi veya tanımaya sebebiyet veren olayın kişinin korkutulması sureti ile gerçekleştirilmesi halinde ise korkunun etkisinin ortadan kalkması itibariyle 1 yıl içinde ve her halde tanımadan sonra 5 yıl geçmekle iptal davası açma hakkı düşmektedir.
Baba çocuğu tanıyor ise babalık davası açılarak çocuk ile baba arasında soy bağının Mahkeme tarafından belirlenmesi talep edilebilecektir.
Evlilik Dışı Çocuk İçin Nafaka Talep Edilebilir mi?
Peki, evlilik dışı çocuk nafaka alır mı? Evlilik dışı çocuğun öncelikle baba ile arasındaki soy bağı ilişkisinin kurulması gerekmektedir. Çocuğun nüfus kayıtlarında görünen babadan, anne ile aralarındaki ilişkiden bağımsız olarak nafaka ödenmesinin talep edilmesi mümkündür. Öyle ki velayet hakkı da bu anlamda baba tarafından talep edilebilecek bir haktır. Kadın resmi nikahın bulunmaması durumunda kendisi için nafaka isteme hakkına sahip değilse de çocuk bakımından nafaka talebinde bulunulabilecektir.
İmam Nikahlı Eş ve Tazminat Talebi
Evliliğin geçerli olması için resmi nikahın bulunması gerektiğini belirtmiştik. Resmi nikah ile kurulmayan bir evlilik ilişkisinde boşanma da söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla dini nikah ile evlenen bir çiftin ayrılması halinde nafaka, tazminat ve mal paylaşımı gibi Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuat ile düzenlenmiş haklar ve talepler söz konusu olmaz. Ancak Yüksek Mahkeme kararları Türkiye’de geleneksel olarak da kabul görülüyor olması nedeniyle hak kayıplarına sebebiyet vermemek adına dini nikah ile evli olan çiftlerin ayrılması durumunda kadının manevi tazminat talebinde haksız fiile dayanarak bulunabileceğini ön görmüştür. Bu durumda aile hukukundan değil, borçlar hukukundan kaynaklı bir alacak talebinden bahsetmek mümkün olabilecektir. Ancak uygulamada istikrar kazanmış bir durum da bulunmamaktadır.
Örneğin gayri resmi olarak dini nikah ile evlendikleri sırada reşit ve mümeyyiz olan kadının bu birlikteliği kendi rızası ile kabul etmesi durumunda haksız fiilin oluşmadığı ve bu nedenle de manevi tazminata hükmedilemeyeceği yönünde bir karar da vardır. Dolayısıyla dini nikah ile evli olan çiftler bakımından manevi tazminat talep edebilmek için öncelikle haksız fiil olarak tanımlanabilecek eylemlerin bulunup bulunmadığına bakılması gerekmektedir. Örneğin kadının ileride resmi nikah ile evlenileceği vaadi ile kandırılarak birlikteliğin sürdürülmesi bu duruma örnek olarak verilebilecek hallerden biridir.
Yalnızca dini nikah durumunda değil çiftlerin herhangi bir şekilde nikah olmaksızın birlikte yaşamaları durumunda da esasında birlikteliğin sona ermesi halinde manevi tazminata konu olayların gerçekleşmesi söz konusu olabilecektir. Ancak daha önce de izah ettiğimiz üzere Türk Medeni Kanunu gereği evlilik ancak resmi nikah ile geçerlilik kazanmakta ve evliliğin sonuçlarına bağlı talepler ancak resmi nikahın varlığı halinde ileri sürülebilmektedir. Dolayısıyla manevi tazminat talebi ancak kişilik haklarına bir saldırı olması, zararın meydana gelmesi halinde ileri sürülebilir hale gelecektir.