Türk Medeni Kanunu boşanma sebeplerini genel boşanma sebepleri ve özel boşanma sebepleri olmak üzere iki ana başlığa ayırmaktadır. Özel boşanma sebepleri kanunda tek tek sayılmıştır. Buna göre özel boşanma sebepleri: zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığıdır. Genel boşanma sebepleri ise evlilik birliğini temelinde sarsan ve evliliğin devamını taraflar açısında çekilmez kılan olaylardır.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması bir diğer deyişle şiddetli geçimsizliğin yanı sıra tarafların özel bir boşanma sebebini de ileri sürmesi mümkündür. Bu durumda mahkeme incelemesini yaparak özel boşanma sebebinin meydana geldiğini tespit etmesi üzerine bu sebebe dayalı olarak boşanmaya karar verecektir.
Boşanma Sebepleri yazımız ilginizi çekebilir.
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmasında Kusur
Özel boşanma sebeplerini genel boşanma sebeplerinden ayıran en önemli fark özel boşanma sebebinin varlığının boşanma kararı verilmesi için yeterli olmasıdır. Yani özel boşanma sebebinin varlığı halinde davacı taraf karşlı tarafın bu sebebin meydana gelmesinde kusurlu olup olmadığını ispat etmek zorunda değildir. İspata muhtaç tek konu özel boşanma sebebinin var olup olmadığıdır. Buna karşılık şiddetli geçimsizliğe dayalı bir boşanma davası açılması halinde davayı açan taraf kusur olgusunu ispat edemezse geçimsizliği de ispat edememiş olacaktır.
Kusurlu Olan Eşin Açtığı Boşanma Davası
Her iki eşin de eşit derecede kusurlu olması halinde de tarafların boşanmasına karar verilecektir. Ancak bu durumda tarafların birbirine karşı tazminat yükümlülüğü olmayacaktır. Belirtmek gerekir ki tamamen kusurlu olan eşin açmış olduğu dava, bir kimsenin kendi eylemlerinden ve kendi kusuruna dayanarak hak elde etmesi hukuka aykırı olacağından reddedilecektir.
Öyle ki Yargıtay kararları da bu yönde hüküm ihtiva etmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/14681 Esas, 2018/4562 Karar sayılı ve 4.4.2018 tarihli kararında:
“Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı kadının kusurunun ispatlanamadığı, davacı erkeğin ise nikahtan sonra eşini yurt dışına götürmeyerek birlikte yaşamaktan kaçındığı, eşini arayıp sormadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı erkek tamamen kusurludur. Tamamen kusurlu eşin açtığı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17160 Esas, 2018/6120 Karar sayılı ve 14.5.2018 tarihli kararında:
“Mahkemece boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların karşılıklı olarak birbirlerine hakaret ettikleri ve bu nedenle eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşine hakaret ettiğine ilişkin kusurunun ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşen kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı kadın tamamen kusurludur. Tamamen kusurlu eşin açtığı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamıştır.” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Hangi Eylemler Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Anlamına Gelir?
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere genel boşanma nedeni olan evlilik birliğinin sarsılması için kanunda sayılan bir eylem türü bulunmamaktadır. Ancak uygulamada yerleşik hale gelmiş bu gerekçe ile eşlerin boşanmasına karar verilecek olan eylemleri örnek olarak aşağıda açıklayacağız.
-
Cinsel İlişkiden Kaçınmak
Evlilik birliği içerisinde eşlerin cinsel anlamda birlikte olmaya yönelik beklentileri de taraflara bir başka yükümlülük yüklemektedir. Bu nedenledir ki herhangi bir sağlık sorunu olmaksızın eşi ile cinsel birliktelik yaşamayan eşin kusurlu olduğu kabul edilecektir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/11174 Esas 2012/16035 Karar sayılı ve 13.06.2012 tarihli ilamında:
“…yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; her iki tarafın da cinsel ilişkiden kaçınmak suretiyle boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduklarının kabulünün gerektiği anlaşılmaktadır. Hal böyleyken davalı kocanın ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi doğru değil ise de; davalının davacı ile aynı oranda kusurlu olduğu gerçekleştiğine göre, verilen boşanma kararı bu sebeple sonucu itibarıyla doğru olup, davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanma hükmünün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle onanmasına (HUMK.md.438/son) karar vermek gerekmiş ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/3107 Esas 2017/12564 Karar sayılı ve 13.11.2017 tarihli ilamında:
“Ruhsal ve fiziksel bir rahatsızlığı bulunmayan, davalı-karşı davacı erkeğin, geçerli bir sebebi olmaksızın davacı-karşı davalı kadınla cinsel ilişkiye girmekten kaçınması ve sorunun çözümü konusunda çaba göstermemesi kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, ilk derece mahkemesince kadın yararına manevi tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
-
Fiziksel Şiddet
Eşlerden birinin diğerine fiziksel şiddet uygulaması durumunda bu hem bir boşanma sebebi hem de cezai bir süreç doğurur. Fiziksel şiddete maruz bırakılan eş, diğer eş hakkında suç duyurusunda bulunabilecektir. Aynı zamanda fiziksel şiddet evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet verecektir. Fiziksel şiddetin boşanma davasına konu edilebilmesi için şiddetin, evlilik birliği devam ederken ve boşanma davası açılmadan önce uygulanmış olması gerekir. Boşanma davası açıldıktan sonra fiziksel şiddet uygulanmışsa şayet bu durumda ayrıca bir tazminat talep etmek mümknü olur ancak bu talep boşanma davası içerisinde değerlendirilmez.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6199 Esas 2019/781 Karar sayılı ve 11.02.2019 tarihli ilamında:
“Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına ve özellikle davacı erkeğin 14.11.2013 tarihinde açtığı birleşen boşanma dava tarihinden önce 13.05.2013 tarihinde eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı birleşen boşanma davasında mahkemece kadının kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlarına karşılık, erkeğin de eşine fiziksel şiddet uyguladığı, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının ağır kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre davacı erkeğin tüm, davalı kadının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2017/6199 Esas 2019/781 Karar sayılı ve 11.02.2019 tarihli ilamında:
“Mahkemece, davacı kocanın, eşine şiddet uyguladığı gerekçe gösterilerek ağır kusurlu olduğu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de davacı kocanın davalı eşine uyguladığı bu fiziksel şiddet boşanma davasının açılmasından sonraki tarihte vuku bulmuştur. Dava tarihinden sonra gerçekleşen bu olay yeni bir davanın konusunu oluşturabilir ise de eldeki bu davada boşanmaya ve dolayısıyla kusur tespitine esas alınamaz. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı kocanın evin geçimine katkıda bulunmadığı, davalıyı kredi çektirerek borçlandırdığı, bu şekilde birlik görevlerini yerine getirmediği, davalı kadının da eşine hakaretler edip kovduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit derecede kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Kusur durumu böyleyken, mahkemenin davacı kocayı ağır kusurlu kabul etmesi ve buna bağlı olarak yasal şartları oluşmadığı halde (TMK md 174/1-2) davalı kadının maddi ve manevi tazminat isteklerini kısmen de olsa kabul etmesi isabetsiz olmuştur. Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA,…karar verildi.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
-
Ailenin Müdahalesi
Eşler, ortak bir yaşam ve aile hayatı kurmak maksadı ile evlenmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin ailesinin müşterek hayata müdahale anlamına gelecek eylemleri söz konusu olmamalıdır. Aksi halde bu bir boşanma sebebi olabilecektir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/24271 Esas 2018/10265 Karar sayılı ve 01.10.2018 tarihli ilamında:
“…davacı-davalı erkeğin “manevi olarak bağımsız konut temin etmediği, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı” anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre, kadın dava açmakta haklıdır. Öyleyse kadının davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Tarafların ayrı bir konutta aile hayatına devam edemeyerek eşlerden birinin ailesinin yanında yaşamak zorunda bırakılması da yine bir başka nedendir. Öyle ki Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2013/25093 Esas 2014/9027 Karar sayılı ve 15.04.2017 tarihli ilamında:
“…davacı-davalı (kadın)”ın, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, davalı-davacı (koca)’nın ise bağımsız konut tesis etmediği, ailesinin evliliğe müdahalesine ve annesinin eşine hakaretlerine sessiz kaldığı, eşini zorla ailesine bıraktığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda, davalı-davacı (koca), davacı-davalı eşine nazaran daha fazla kusurludur.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
-
Aşırı Kıskançlık
Eşlerin birbirini makul ve kabul edilebilir ölçüde kıskançlık duyması olağandır. Aynı zamanda tarafların birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğüne uygun hareket etmesi de önemli bir husustur. Ancak evlilik birliği devam ederken taraflardan biri için ortak hayatı çekilmez hale getirecek şekilde aşırı bir kıskançlık göstermek ise boşanma sebebi olabilecektir.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2012/23207 Esas 2013/9456 Karar sayılı ve 04.04.2013 tarihli ilamında:
“Mahkemece, tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının eşine hakaret ettiği, buna karşılık davalı kocanın ise aşırı kıskançlık gösterip, eşine çirkin iftiralarda bulunduğu, sebepsiz kavga çıkararak küfür ve hakaretler ettiği anlaşılmaktadır. … davalı kocanın yukarıda gerçekleşen kusurları dikkate alındığında, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan hadiselerde, davacı kadının az, davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Durum böyleyken, mahkemece, delillerin takdirinde hata sonucu tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri ve buna bağlı olarak davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin (TMK.m.174/1-2) reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Bu hallere ek olarak birkaç örnek daha vermek gerekirse:
- Ekonomik ve psikolojik şiddet uygulanması
- Eşin ailesine hakaret etme
- İftira atma
- Kumar oynama ve borca sebebiyet verme
- Sosyal medya aracılığıyla başkalarıyla duygusal ilişki kurma
- Zorla ters ilişki kurma
- Eşin hastalığı ile ilgilenmeme gibi sebepler sayılabilir. Bu ve benzeri birçok durum evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle boşanma gerekçesi oluşturulabilecektir.