Türk Medeni Kanunu’nun 510. maddesine göre miras bırakan belirli durumların gerçekleşmesi hâlinde ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarma işlemini yapabilmektedir. Böyle bir durumda, mirasçılıktan çıkarılan kimseye düşecek olan miras payı, miras bırakan başka türlü bir tasarrufta bulunmuş olmadıkça, miras bırakandan önce ölmüş gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa alt soyuna, yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalır. Bu sonuç, sadece mirasçılıktan çıkarma hâli için geçerlidir.
Bununla birlikte, miras bırakanın TMK m. 510’daki fiillerden birini gerçekleştirmiş bulunan mirasçısını saklı payının tamamı için mirasçılıktan çıkarması şart değildir; miras bırakan dilerse saklı payının bir kısmı için geçerli olmak üzere mirasçılıktan çıkarma hakkını kullanabilir. Mirasçılıktan çıkarma, miras bırakana, saklı paylı mirasçısını mirastan uzaklaştırma imkanı veren bir ölüme bağlı tasarruftur.
Bu bakımdan saklı paylı olmayan bir mirasçının mirastan çıkartılması, teknik anlamda mirasçılıktan çıkarma olmayıp alelade bir mirastan uzaklaştırmadır. Dolayısıyla TMK m. 505’te saklı paylı mirasçılar arasında sayılmayan yasal mirasçılardan birinin, mirasçı olmayacağının belirtilmesi veya onun payı üzerinde tasarrufta bulunulması mirasçılıktan çıkarma sayılmadığı için böyle bir tasarrufun mirasçılıktan çıkarma sebeplerinden birine dayanması gerekmez.
İlgili Alan: Miras Avukatı
Dikkat edilmesi gereken bir husus da şudur: Mirasçılıktan çıkarma, genellikle kusurlu bir hareketin sonucu olduğu için temyiz kudretinden yoksun olanlar ve küçükler mirasçılıktan çıkarılamaz. Bir tür özel hukuk cezası niteliğinde olan mirasçılıktan tam çıkarma hâlinde çıkarılan kişi mirasçılıktan doğan haklardan yararlanamaz.
Öte yandan mirasçılıktan kaynaklanan sorumluluklardan da kurtulmuş olur. Bu bakımdan, mirasçılıktan çıkarılan kimseler görünüşte mirasçı olmalarına rağmen gerçekte mirasçılık sıfatlarını yitirdikleri için miras ortaklığına dahil olamazlar.
Miras açıldığında görünürde mirasçı olan bu kişiler çıkarma tasarrufunun ortaya çıkması ile birlikte tereke üzerindeki zilyetliklerini gerçek mirasçılara devretmekle mükelleftirler. Kısm, mirasçılıktan çıkarma hâlinde ise, saklı paylı mirasçının saklı payı azalır, fakat mirasçılık sıfatı ve dolayısıyla miras ortaklığı üyeliği devam eder. Miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufuyla mirasçılıktan çıkarılan kişi genel iptal sebeplerine veya miras bırakanın mirasçılıktan çıkarma sebebinde açık bir hataya düşmüş olmasına dayanarak çıkarmanın iptalini isteyebilir.
Hangi sebeple iptal davası açılmış olursa olsun, davanın olumlu sonuçlanması hâlinde mirasçılıktan çıkartılan kişi tekrar mirasçı sıfatını kazanır ve miras payının tamamını alır. Bunların dışında mirasta çıkarılan kişi çıkarma tasarrufunda sebebin gösterilmediği ya da gösterilen sebebin yetersiz olduğu gerekçesiyle tenkis davası açarak saklı payını alabilir. Burada ilk durumdan farklı olarak mirasçı, miras payının tamamına değil yalnızca saklı payına kavuşmuş olmaktadır.