Ücret, ekonomik yönden “üretimde kullanılan bedensel ve düşünsel insan gücünün karşılığı” ve “emeği üretimde kullanabilmek için ödenen bir bedeldir. Başka bir tanıma göre “ücret, hizmet sözleşmesinin bir koşulu olup, iş karşılığı kararlaştırılan veya yasalarla belirlenen bir para¬dır.” Gene değişik bir tanıma göre “ücret, hizmet ediminin bir karşılığı” veya “bir işin karşılığıdır. Anayasa m.55/1’e göre “ücret, emeğin karşılığıdır.” 1475 sayılı (eski) İş Kanununun 26. maddesine ve 4857 sayılı (yeni) İş Kanununun 32. maddesine göre:
Genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.
İşçinin ücretini, kural olarak, onu çalıştıran işveren öder. İş hayatının devam etmesi için işçinin ve işverenin karşılıklı olarak beklentilerini karşılamaları gerekmektedir. İş Hukukunun genel kabul gördüğü kurallar bütününde hem işverenin hem de işçinin birbirlerine karşı birtakım edim yükümlülükleri vardır. Bu ilişkide işverenin temel beklentisi kar elde etmek iken, işçinin ise ücret hakkı vardır. İşin zamanında ve iyi niyet içerisinde yürütülmesi işveren için ne kadar önemliyse, ücretin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesi de işçi için o kadar önemlidir. Ücretin ne zaman ve ne kadar geç ödeneceği, İş Kanunu ve Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinde belirtilmiştir.
Ücret 4857 sayılı iş kanunun 32.maddesinde “bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı maddenin 5.fıkrasında ücretin ödeme zamanı ile ilgili “Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.” hükmü ile ödeme zamanı konusuna açıklık getirilmiştir. İş Kanununun bu maddesinde işçinin ücretinin ödenme zamanı belirtilmemiş, işçiye ödenecek ücretlerin bir aylık zaman dilimini geçemeyeceği ve bu bir aylık sürede ücretin ödenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Borçlar Kanunu’na Göre Ücretin Geç Ödenmesi
Yine ücretlerin ne zaman ödeneceği 6098 sayılı Borçlar kanununun 406. maddesinde ”Aksine adet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir. “denmiştir.
Kanun gereği işçinin ücretinin ne zaman ödeneceği hususu kanunda düzenlenmemiştir. Bununla beraber, sözleşmelerde ayın herhangi bir günü ücret ödeme zamanı olarak belirlenebilecektir. Fakat ücretin en fazla bir aylık çalışmanın karşılığı olması gerektiği için ücretin ödenme aralığı bir aylık süreyi aşmamalıdır. İş Sözleşmelerinde ücret ödeme zamanına ilişkin bir tarih belirlendiyse, ücretlerin bu belirtilen tarihte ödenmesi gerekir. Ayın, 5’i, 10’u, 15’i gibi kesin bir tarih belirtilerek veya “5. ile 10. günü arasında ödenir” şeklinde makul bir zaman aralığında ödenmesi vaat edilmişse, ücretler bu tarihte ödendiğinde zamanında ödenmiş olacaktır.
Sözleşmelerde ücret ödeme zamanının belirtilmediği veya düzenlenen bir iş sözleşmesi bulunmadığı durumda ise, ücret çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk iş günü ödenmelidir. Borçlar Kanununda ücret ödeme zamanı, aksine bir hüküm bulunmadıkça her ayın sonu olarak belirlenmiştir. Yani işçi ücretleri çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk günü ödenmesi gerekir.
Ücreti gününde ödenmeyen işçi şunları yapabilir;
1. İşçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir.
2. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez.
3. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır.
4. Bu işçilerin bu nedenle iş sözleşmeleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.
İşçinin bir veya birkaç ayın maaşının 2-3 kez geç ödenmesinden dolayı ne yapabilir?
Ücret ödeme tarihinden itibaren 20 sine kadar ödenmez ise; 21 inci gün itibariyle İş Kanununun 26. maddesine göre 6 günlük (hak düşürücü) süre içinde 4857 sayılı iş kanunun 24. maddesi /II e bendinde tanımlanan “ İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” maddesini gerekçe göstererek hizmet akdini haklı sebeple tazminatını almak kaydı (eski 1475 s. İş K. md.24) ile fesih edebilir.
Ücreti zamanında ödenmeyen işçiye, 4857 sayılı İş Kanununun 24/II-e maddesinde haklı nedenle fesih imkânı verilmiştir.
4857 sayılı iş kanunun 24 üncü maddesinin (II) numaralı (e) bendinde “İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” bu kanun maddesi gerekçe göstererek işçinin iş akdini sona erdirmesi mümkündür. Bu durumda sözleşmeyi işçi kendisi feshetmiş olsa da kıdem tazminatı hakkını alacaktır.
İşçinin ücretinin belirlenen günde ödenmemesi, ücret ödeme gününün geçmesi nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshetmesi için yeterlidir. Fakat bu hakkını kullanılırken “dürüst davranma ilkesi” gereği hakkın kötüye kullanılmaması gerekir. Uzun süre çalışılan bir iş yerinde ücretleri daima gününde ödenen işçinin, ödenme gününün geçmesi nedeni ile ödeme gününden sonraki gün iş akdini haklı nedenle feshetmesi iş ahlakı kurallarına aykırı bir davranış olacaktır.
4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir” hükmü gereği işçi, ücretin gününde ödenmemesinden dolayı iş görme borcundan kaçınma hakkını kullanabilir. Ya da sözleşmede belirtilen tarihte ödenmemesinden dolayı İş Kanununun 24/II-e maddesi gereği haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanabilir. Ücretleri, belirlenen ücret ödeme gününden 20 günden fazla geciktirilen işçiler, bireysel veya toplu olarak iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilirler. Eylemin işe gitmeyerek değil, işi yapmayarak uygulanması gerekir. Böyle bir durumda işçi işten çıkartılamayacağı gibi yerine yeni biri de alınamıyor.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, maaşın geciktirilmesi ve fazla mesai ücreti ödenmemesinin işçiye haklı fesih imkanı sağlayacağına hükmetti. Yüksek mahkeme, maaşını geç tahsil eden işçinin istifası halinde kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğine karar verdi. Maaşı geç ödenen işçi, iş akdini sonlandırdı. Kıdem tazminatı için başvurduğu işveren ödeme yapmayınca işçi soluğu iş mahkemesinde aldı. Beş yıl müddetle çalıştığını anlatan davacı işçi, maaşların geç ödenmeye başlaması ve işçiler üzerindeki baskı arttığı için işten ayrıldığını, maaşının brüt 2 bin 80 TL olduğunu ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti alacağını talep etti. Mahkemede savunma yapan işveren ise davacının kendi iradesi ile, ‘iş akdini feshettiğini ve sağlık problemleri ile ailemdeki bazı problemlerden dolayı istifa ediyorum’ diye beyanda bulunarak istifa ettiğini söyledi. Şirket, davacının işten ayrıldıktan bir hafta sonra başka bir iş yerinde çalışmaya başladığını, uydurma bahanelerle şirketi suçlamasının yanlış olduğunu, fazla mesailerinin ödenmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, maaş ödemelerinin süresi içerisinde olduğunu öne sürdü. Mahkeme davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı taraf avukatları temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Davacının ödenmeyen fazla mesai ücretlerine dikkat çekilen Yargıtay kararında, “Davacının fazla mesai ücretlerinin ödenmediği dosya içeriği ile sabittir. Ücretin eksik ve düzensiz ödenmesi işçiye 4857 sayılı İş Kanununun 24/II-e maddesi uyarınca haklı sebeple fesih hakkı verdiğinden, davacının iş akdini haklı sebeple feshettiği kabul edilerek kıdem tazminatı isteğinin hüküm altına alınması gerekirken reddi bozmayı gerektirmiştir” ifadeleri yer aldı. Emsal kararla fazla mesai ücreti ödenmeyen ya da maaşı geciktirilen işçi istifa ederse kıdem tazminatına hak kazanacak.